Erdoğan’ın liderliğinde narsistik ve otokratik özellikler görmek mümkün. Bu değerlendirme, kişisel değil; örgütsel psikolojideki liderlik kuramlarına dayanıyor. Karar alma biçimi, otorite kullanımı ve kurduğu ilişkiler, bu teorik çerçevede anlam kazanıyor.
Vamık Volkan, Erdoğan’ı halkla buluşturan en güçlü anlatının “seçilmiş travma” olduğunu söyler: Bir yüzükle başlayan yolculuk, şiir okuduğu için hapsedilmesi gibi mitik bir persona halkta güçlü bir özdeşleşme yaratıyor.
Nusret Kaya’ya göreyse Türk toplumu “anneci” bir yapıdadır ve bu nedenle otoriter, koruyucu bir “baba figürü”ne ihtiyaç duyar. Erdoğan, bu kolektif arzunun güçlü bir yansıması olabilir.
Erdoğan’ı bu psikolojik perspektifle okumak, aynı zamanda toplumun iç dinamiklerini de anlamamıza yardımcı oluyor.
Karşısında ise İmamoğlu transformatif yani dönüştürücü ve onarıcı liderlik özellikleri sergiliyor ve halkla ilişki kurması ise başka bir bağ üzerinden gerçekleşiyor.
Toplum olarak iyi olmamız liderle kurulan bu bağa da çok dayalı.
İçerde İnşaat Var!’ın son bölümünde gündeme özel liderlik krizini konuştuk. Bölümün tamamı burada:
Gündem Özel - Psikopolitik bir Çarpışma: Erdoğan vs. İmamoğlu, peki biz nasıl devam edeceğiz?
Bu bölümde klinik ve örgütsel psikoloji merceğinden liderlik konusunu ele alıyoruz.
Share this post